5 Ocak 2009 Pazartesi

Kara Baht

Kurt birinden sol haçandan
Sazın sözün eli mahkum
Ser yamanı kul yarası
Kara bahtın günü değil

4 Ocak 2009 Pazar

Gerçeği Görmek

İlkel bir kabile ayin yapmaktadır. Tanrılardan bereket dilerler. O sırada oradan geçmekte olan bir uçaktan bir erzak kutusu bırakılır.

Erzak kutusu ayin yerine düşer. Kabileye göre bunu tanrılar göndermiştir. Modern insan ise bu saflığa güler geçer. Çünkü ona göre bereketi tanrıların değil uçağın gönderdiği çok bellidir.

Modern insan aslında hiçbir şey bilmez. Dünyada varolan hiçbir şeyi tanımlayamaz. Madde, ışık , enerji, elektrik vs... Modern toplum, matematiğin meşhur “assume that” yani “olduğunu varsayın” cümlesi üzerine kurulmuştur ve bundan yola çıkarak geliştirdiği “Rasyonel” yaklaşımıyla, “mantıklı” açıklamalarıyla pek övünür. “Gerçel sayılar” kümesinin irrasyonel sayıları da içerdiğini unutur.

A kişisi şöyle desin: Zavallı ilkel insalar, o erzağı onlara tanrılar gönderdi zannediyorlar.
B kişisi de şöyle desin: Zavallı A kişisi, erzağı kendilerinin gönderdiğini zannediyorlar.

Biri diğerinden üstün değildir. Burada sadece 2 farklı bakış açısı vardır. Kimse haklılığını ispat edemez. İşte ben de tam bu noktada yumruğumu masaya vuruyorum.

Modern caz gitarın “ağabeyi” Mick Goodrick’e öğrencileri “şu yöntemi mi kullanayım, yoksa bu yöntemi mi?” diye sorarlar. Mick onlara şöyle der: “Neden ikisini de öğrenmiyorsun? Böylece hepsi senin olur”.

Bunu en iyi uygulayan kişi ise kuantum fiziğinin babalarından Niels Bohr’dur. Şimdi tam hatırlayamıyorum, kendisi ya atölyesinin ya da evinin girişine bir at nalı asar. Millet meraklanır ve sorar: Sen koskoca Bohr’sun, at nalının şans getirdiğine inanmıyorsun herhalde? Bohr şöyle cevap verir: Tabii ki inanmıyorum. Ama inansam da inanmasam da şans getiriyor.

İnansan da gerçek, inanmasan da... Bu bana Philip Dick’in muhteşem sözünü anımsattı: “Gerçeklik, inanmayı bıraktığınızda yok olmayan şeydir”.

Gerçeği algılama biçimimiz, Mevlana’nın fil hikayesindeki Hintliler’inkinden farksız. Her biri fili farklı bir yerinden tutar ve örneğin filin kuyruğunu tutan Hintli filin ince uzun bir hayvan olduğunu söyler.

İnanmadığımız şeyler de gerçeğin bir parçasıdır. Sadece biz gerçekliğin o bölümlerini tutmuyoruz. Bohr tutuyor. Biz tek bir yöne bakıyoruz. Oysa gerçeğin tıpkı gerçel sayılar kümesi gibi farklı alt kümeleri var. İrrasyonel sayılar, rasyonel sayılar, karmaşık sayılar...

Zıtlıkları ve farklılıkları bir bütün olarak görmeye başladığımızda, gerçeği görmeye başlarız...