31 Ekim 2013 Perşembe

İnsanlık Kariyeri

İş kariyerinden ziyade, insanlık kariyerinden bahsediyorum aslında. Yoksa iş kariyeri dediğin, şerefinle ve alın terinle elde ettiğinde çok değerli olsa da; ahlaksızlıkla da ulaşılabilen bir hedeftir.

Benim için iş kariyerinden çok insanlık kariyerin daha önemlidir. Tanrının bir gün bizi bir hesap gününe tabi tutacağına inanmıyorum. Ama şerefli insan o hesabı her gün kendine verebilmelidir. Kendine verdiğin bu hesap, kişisel bütünlüğün temelini oluşturur. Hatalar için sorumluluk almak yerine bahaneler uydurmak, kendini kandıran insanın alışkanlığıdır.

Ne güzeldir "ama" kelimesini kullanmadan hatalarından bahsetmek ve bu hataları tekrarlamak yerine kendini düzeltip yoluna devam etmek...

Değerlere bağlı kalmak, bir insanın insanlık kariyerinin ve kişisel bütünlüğünün özüdür. Değerlerin nedir senin?

Aklıma gelen en önemli değer dürüstlüktür. Bana göre bu değere sahip insan, insanlık kariyerinde eline altın bir anahtar alır. Dürüstlüğüne sarılan insan, hayatındaki dış etkenler ne olursa olsun, sınırsız bir iç huzurla yoluna devam eder. Nasıl etmesin ki? Bir insanın sürekli kendine ve başkalarına karşı dürüst olduğunu düşünün... Bunun verdiği zenginlik, parayla, pulla, kariyerle ya da diğer hiçbir maddi yolla elde edilemez.

Hayatınızda hiç şöyle anlar yaşadınız mı: Çok başarılı ve zengin biriyle tanıştınız, hatta bu tanıştığınız insan iyi de bir insan, ama örneğin yemek yemeyi bilmiyor, ya da iki lafı bir araya getiremiyor, en basit empati yeteneğinden yoksun vs. Demediniz mi o zaman "böyle olacaksa hiç olmasın daha iyi"... İşte tam da bundan bahsediyorum.

Bireyin mutluluğu için gerekli en önemli besinler bireyin içindedir aslında. Huzurlu hayat bireyin içindedir. Buna ulaşmak çok zor da değil... Nasıl olabilir ki? Sadece davranışlarınızla, içsel konuşmanızla, insanlığınızla buna ulaşabilirsiniz. İşte bu huzur, öyle bir huzurdur ki, öyle huzurlu bir "0" noktasıdır ki, bundan sonra hayatınızda başınıza gelebilecek her şey bir teferruattır. Gerçek güce ve mutluluğa giden yol, tamamen dış dünyaya verdiğiniz tepkilerin olgunluğundan geçer. Hayat sizi geriye çekse bile, en kütü ihtimalle, zaten her şeyin yolunda olduğu "0" noktasına geri dönersiniz.

Ne güzel bir sıfır noktasıdır dürüstlük. İnsanlar sizi dürüstlüğünüzden ötürü sevmezler ama siz içten içe bilirsiniz ki bu insanlar hayatlarında bir çok kez ne kendine ne de çevresindeki insanlara dürüst olamamış insanlardır aslında.

Karşıtlıklar, harika öğretmenlerdir. Hayat her şeyi size dramatik yapısıyla beraber verir. Eğer bana karşı dürüst olmayan bir insanla ilgili bir kuyruk acım olmasa tabii ki bu yazıyı yazmazdım, hayatta sahip olduğum bu erdemin değerini kavrayamazdım. Ancak bu da bir bakış açısıdır işte. Öğretmeninize kızar mısınız, hakkınızı haram eder misiniz, yoksa size verdiği dersten dolayı ona müteşekkir mi olursunuz?

Anlattıklarımın değeri ancak onlara sahip olmayan insanlara rastladığınızda ortaya çıkıyor. O yüzden diyorum ki, iş kariyeri dediğiniz iyidir hoştur, ancak insanlık kariyeriniz çok daha kalıcıdır. Ölüme kadar başınıza ne gelirse gelsin sizinle beraber kalır. Sadık kalın değerlerinize, öğretmenlerinizi iyi tanıyın, ve insanlık kariyerinizin tadını çıkartın.




28 Ekim 2013 Pazartesi

Chico & Rita (2010)

Düşük bütçeli mucize Chico & Rita... 

Bugüne kadar izlediğim en iyi aşk filmi. Küba'nın en iyi caz piyanistiyle, en iyi vokalistinin aşkı... Birbirlerine aşık olduktan sonra kaderin türlü cilveleriyle bir ayrılıp bir birleşirler. 

Havana, New York, Paris... Bütün film boyunca çalan muhteşem müzikler... 

Biyografik değil ama, çeşitli Küba'lı müzisyenlerin hayatlarıyla paralellik taşıyan bir film. Her saniyesi duygu dolu. Sakın kaçırmayın. 

3/4 (Ve şapkalı adam, tabii ki Thelonious Sphere Monk) 

27 Ekim 2013 Pazar

Gravity

Çok önce yazmam gereken bir filmdi bu. Neresinden başlasam bilemiyorum.

Dünyanın adam gibi ilk üç boyutlu filmi olmasından mı başlasam, Sandra'dan mı girsem, uzun zaman sonra gerçek bilimin yüksek bütçeli bir bilim kurguda kullanılmasından mı dem vursam, uzaydaki boşluğun yarattığı ve kesinlikle bize de dibine kadar yaşattığı duyguları mı tarif etsem, bir insanın hayatta yaşayabileceği en büyük acıya rağmen savaşma azmini diri tutmasının ne kadar akıcı bir dille işlendiğini mi anlatsam... En iyisi hiçbirine girmeyeyim, zaten girsem de çıkamam.

Uzun zamandır başyapıt izlememiştim. Bu satırları okuyanlar... Dileğim bir küçüğünüzü de yanınıza alıp bu filme götürmenizdir. Çünkü ona hayatı boyunca unutamayacağı bir anı yükleyeceksiniz. Zihnini açacaksınız. Büyüdüğünde, ne zaman lafı açılsa, beni bu filme filanca ablam, ya da filanca abim vs. götürdü diye anlatacak.Yalnız dikkatli olun, kalan hayatını astronot olmaya, ya da Mars'ta gönüllü yaşamaya adayabilir.

4/4 (Bu blogda ilk kez bir filme tam puan veriyorum haberiniz ola)

We are what we are (2013)

Neysek oyuz...

Yamyamın ahlaklısı olur mu demeyin, oluyormuş. Gerçekten ruh hastası bir film. Korku filmi değil, yepyeni bir film türü, iğrençlik abidesi. Ne anlatıyor onu da çözemedim. Çözünce söylerim. Böyle aile geleneğine lanet olsun. İnsan yenir mi lan?

2/4 (İzlemeseniz de olur)

3 Ekim 2013 Perşembe

Kasvet

Yağmur yağdı mı... Hava kapandı mı... Kasvet çöktü mü... Üzerine bir de güneşteki olağanüstü patlamalar 3 günlüğüne de olsa dünyanın manyetik alanını olumsuz yönde etkiledi mi, yüzümde güller açar. Garbage'dan geliyor, I'm only happy when it rains...

The Heat (2013)

Nihayet be Sandra. 50'ye bir kaç adımlık merdivenin kalmış o ne güzellik? Yüzüne de bir olgunluk gelmiş. Maaşallah. Very big cat you.

Toprağı bol olsun, yakınlarda kaybettiğim güzel abim Elmore Leonard da Maldivler'de okuduğum Gold Coast isimli kitabında 40'larındaki Karen için şöyle bir cümle kullanıyordu: "Duvarda 20'li yaşlarında filanca bölgenin en güzel kızı seçildiği zamanki fotoğrafı vardı. Şimdiki kadar güzel değildi". Elmore baba, Allah gani gani rahmet eylesin, sen güzelden anlardın.

The Heat güzel seyirlik, kafasına girmeniz lazım. 2/4

2 Ekim 2013 Çarşamba

This is the End

Tropic Thunder'dan beri izlediğim en komik film diyebilirim. Samimiyet iyi sanatın temelidir. 3/4

1 Ekim 2013 Salı

Breaking Bad IV

Son sezon çok hızlı geçti. Birazcık finali için izledik sanki... Nerede o Skyler'a sarılıp "I forgive you" diyen adam?

Walter... Önce kadınına ve sonra diğerlerine çok yalan söyledin. Hiçbir şey planladığın gibi gitmedi. Aynı hayat gibi... Çok insan öldü egon ve gururun yüzünden...

Bilmem izleyenler farkına vardı mı ama, ana amacına birazcık da bizim hayal gücümüzle (wishfull thinking'le) ulaştın. (Grey Matter sözünü tutacak) Bu yolda çok adam öldü. Bisikletli çocuk ve Hank... Vicdanımızı en çok bunlar yaraladı.

Sen yine de, benim ahlaki sorgumda iyi bir insandın. Ailene hep sadık kaldın. (Benim gibi) Ailen için savaştın. Ama olmadı Walt. Niyetin iyiydi. Niyetinin sonuçları felaketti.

I love you Walt. Always have... Always will... So long...


Ne güzel seni beklemek

Ne güzel seni beklemek...
Gelecek misin buraya,
Yoksa aklın dur mu diyecek?
Olsun güzelim beklerim yine de seni.

Söylediklerini değil,
Kalbini duymak istiyorum,
Yazıp yazıp sildiklerini...
En güzeli onlar değil mi?