27 Şubat 2014 Perşembe

Zıpkın

Başından beri Kubilay'ın Zıpkın'ın isim babası olacağını biliyordum. Sadece zamana ihtiyacı vardı. Nihayet, Çarşamba akşamı - gereken zamanı bulmuş olacak - evimi bekleyen cici köpeğimin ismini koydu: Zıpkın.

Zıpkın bir Golden Retriever. Ben köpekten korkarım diyen insanlara sen kendinden korkuyorsun demek istiyorum çünkü Zıpkın'dan korkan, her şeyden korkar. Birbirimize 12 saat içinde alıştık ve aramızda müthiş bir bağ oluştu.

Zıpkın 3 yaşında ve 2 kez terk edilmiş. Eski sahipleri telefonlara kesinlikle cevap vermiyor. Bir nevi utanç olmalı bu. Asla affedilemez bir yanlış içinde oldukları gerçeğini bir gün fark edecekleri ve bununla yaşamak zorunda kalacakları için hiç üzgün değilim. Bu köpeği nasıl terk ettiniz lan?

Hüseyin, Ali'nin kardeşi, mutluluğun yolunun hayvanları taklit etmekten geçtiğini söylemişti. Hüseyin, hayvanların doğallıklarına ve hesapsızlıklarına bayılıyordu. Bu sözü ilk söylediğinde bunun çok orijinal ve irdelenmeye değer bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Sonra bu fikir beni çok ilginç bir yere götürdü.

Hayatınızda, tüm sadakatinize ve iyiliğinize rağmen, hem de 2 kez terk edilirseniz, üçüncü sefer ne yaparsınız? Geçmiş tecrübelerden ders çıkarıp ona göre davranırsınız öyle değil mi? Zıpkın öyle yapmadı işte. Onun için her tecrübe biricik ve geçmişteki acı dolu ve travmatik tecrübeleri kesinlikle yanında taşımıyor. Taşısa bana 12 saat içinde böylesine bağlanabilir miydi? Derdi ki, lan bu insanlar şerefsiz, bu sefer kendimi ağırdan satayım. Zıpkın'ın böyle hesapları yok işte. Ne güzel. Seni taklit edebilecek miyim Zıpkın?

Cevap sorunun içinde gizli. Taklit etmek güzel değil ama Picasso'nun dediği gibi çalmak güzel. Belki de senin bu güzel huyunu çalarım. Yoda'nın dediği gibi, öğrendiklerimi unuturum. Lao'nun dediği gibi kendime katarak değil, eksilerek ilerlerim. Ya da kimbilir, belki en güzel huyun olan doğallığından etkilenirim...

İlk iş olarak 'günde bilmem ne kadar su içilmeli' manyaklığını bir kenara koyarak, senin yaptığını yapacağım Zıpkın. Susayınca içeceğim. Sen aynı Lao'nun dediği gibi, kelimeler olmadan öğretiyorsun, eylemlerin bana Zen keşişlerinin hikayelerini anımsatıyor: Karnın acıkınca yemek yiyor, susayınca su içiyorsun... Seni seviyorum.


Hiç yorum yok: