27 Kasım 2008 Perşembe

Sessizlik

Çoğu zaman kendimi düşünürken buluyorum. Herşey hakkında çok fazla düşünüyorum. Ama eylemlerim hiç de çok düşünen bir insandan beklenecek, en azından çok düşünmeyi gerektirecek eylemler değil: Yiyorum, içiyorum, geçimimi sağlamak için çevirmenlik yapıyorum, TV veya film seyrediyorum ve uyuyorum. O zaman bu kadar düşündüğüm şey nereye gidiyor? İnsan zihninin içindeki sesli kelimelerle düşünür. Peki ben bütün gün yok yere acaba ne kadar kendimi bu kelimelerle meşgul ediyorum?

Bu yazıyı yazarken kimin okuyacağını, ne tepki vereceğini, saatin ikisinde uyumak varken yazı yazmanın iyi bir fikir olup olmadığını, hastalığımın bende yarattığı boğaz kuruluğunu, sabah erken kalkıp kalkamayacağımı düşünüyorum. Buradan da açıkça görülüyor ki, düşüncelerimin bana hiçbir faydası yok. Sözgelimi, bu yazıyı kimlerin okuyacağını veya boğaz kuruluğumu düşünmek ne yazının okuyucusunu arttıracak ne de boğaz kuruluğumu geçirecek.Mesela şu anda saçmaladığımı düşünüyorum.

Bu şunun gibi bir şey: Gerçekte varolmayan hayali bir adam var. Bu adam sürekli konuşup zihnimi meşgul ediyor. Saçmaladığımı söylüyor ve beni bilgisayarın “Sil” tuşuna doğru yönlendiriyor. Ama ben artık düşmanımın kim olduğunu biliyorum. Bu da beni ona karşı güçlü kılıyor. Çünkü artık en azından beni uyutamıyor. Varlığının farkındayım. Yenilsem bile, yenildiğimi bilerek yenileceğim. Burada saçmalasam da saçmalamaya devam edeceğim. Çünkü beni tanımlayan şey zihnime hücum eden düşünceler değil ne yaptığımdır. Ben, tam da şu yazdıklarımı yazmak isteyen insanım.

Yazdıklarım da düşüncenin bir ürünüdür ama burada bir fark var: Düşüncelerim kontrolüm altına. Yazma eylemine hizmet ediyorlar. Emrime amadeler. Düşman olarak olarak gördüğüm düşünceler, hiçbir eylemle sonuçlanmayan ve seçimim dışında hücum eden düşünceler. Geri kalan zamanlarda zihnimde boş bir sayfaya bakıyorum. Sessizlik enerjimi biriktirmeme yardımcı oluyor. Kendimi daha dingin ve güçlü hissediyorum.

Castaneda’nın kahramanı Don Juan, bir çok kez aydınlanmanın içsel konuşmanın durdurulmasıyla sağlanabileceğinden bahsediyor. Düşüncenin hammaddesi dildir. Kelimeler sembolize ettikleri kavramı asla tam olarak kafamızdakine eşit şekilde anlatmazlar. Peki sessizlikte insan ne bulur? Neyi anlatır? Hiçbirşeyi şeyi anlatmaz ve hiçbirşeyi dinlemez. Belki de Don Juan’ın bahsettiği aydınlanmaya giden yol buradan geçiyordur.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Ben sessizlikte de düşünmeye devam ediyorum elimde olmadan. Hatta bazen bilinçli olarak düşünme eylemini bırakmaya çalışıyorum ama o zaman da düşünmüş olmuyor muyum? Belki de düşünmeyi gerçekten bıraktığımız zamanlar uyuduğumuz zamanlardır, belki de gördüğümüz rüyalar bahsettiğin aydınlanmanın sonucudur. Ama belki de uyku, sessizlikte düşünmenin başka bir modudur.
Neyse. Güzel yazmışsın.