15 Aralık 2008 Pazartesi

AROG

İlk yarı iyiydi. Bazı yerlerde dur durak bilmeden kahkahalarla güldüm. İkinci yarı sıkıldım.

İyi kurmacalarda düğüm “tanrısal müdahale”yle çözülmez. Sözgelimi Fatal Attraction’da Glenn Close, trafik kazasında ölmez veya başka şehre taşınmaya karar vermez. Kahramana saldırır, doruk sahne ortaya çıkar, izleyici de merakla bu sahneyi seyreder. Matrix’te Neo’yla Ajan’ın kavgası, Snatch’in son boks sahnesi, hatta doğası gereği uyduruk bir film olması gereken Death Proof’un son kovalamaca sahnesi bile buna örnektir. Tüm iyi filmlerde bunu görürsünüz.

İkinci yarıdaki futbol sahnesi böyle bir amaç veya enerjiyle çekilmiş. Ancak ben izleyici olarak bu sahneyi heyecanla izlemedim. Çünkü filmin düğümü AROG’un geri kalmışlığı değil, Arif’in geleceğe nasıl gideceği sorusuydu. Zaten düğüm de maçtan tamamen bağımsız bir şekilde, yani bahsettiğim “tanrısal müdahale”yle çözüldü.

Düğüm, çözüm, tanrısal müdahale kavramları cok sık kullanıldı sanki. Aslında öyle değil. Yani ben kendi çapımca... Neyse...

Hiç yorum yok: